ÖĞRENME HIZIMIZ, KALKINMA HIZIMIZDIR
İnsan zihni; hiç sonu olmayan bir muamma gibi algılansa da, her bilimsel çalışma bizi biraz daha ona yaklaştırıyor. Kendimizi çözüyoruz adım adım. Her mili saniye hayatımızın bir sistematiğidir. Bilinçsiz olarak her 25 mili saniyede 40 kez algılama yapar zihnimiz. Normal şartlarda her 10 saniyede 8 veriyi bilinçli algılarız, ikisi kaçar. Mesela vücudumuz iyi değilken bilinç durumunu ayıran ilaçlar alınmışsa ve terapide, derin trans anında daha fazla veriyi fark eder, algılarız. Gelen bu verileri Temsil Sistemimize; meta programlarımıza göre zihin içinde işleriz. Dokunsal, İşitsel, Görsel, Kokusal, Tatsal ve Dijital temsil sistemlerine sahip insanlar, gelen bilgiyi kendi algı dillerine göre toplar, kaydeder ve öğrenir. Bilgiyi; Görseller birebir görmek isterler, İşitseller duymak, Dokunsalar ise bizzat hissetmek ve yapmak isteyeceklerdir, Dijitaller kesin ve belirli bir yazılı bilgiye ihtiyaç hissederler. Her kişinin öğrenme programına göre bilgi sunumu yapıldığında, veri kaybı en aza indirilecek, algılama maksimum olacak, hedef kitle daha kolay ve hızlı eğitilebilecektir.
Zihnimizin bilgiyi daha başka işleme yolları da var. “Dikkatin odaklanmasıyla” ilgili veri kayıtlarımız herkeste farklılıklar gösterir. İnsanlar tercihlerini meta programlarına göre odaklarlar. Bu odaklar; insan, mekan, eylem, nesneler, bilgi, zaman ve duyguyu içerir.
- İnsan odaklı kişiler; İnsanlar üzerine konuşuluyorsa ilgilerini hemen çeker, dikkat kesilirler.
- Mekan odaklı kişiler; “Nereye gittin? Nerede yaptın? Tatilde nerede olacaksın? Kadıköy’de güzel bir kafe biliyorum” şeklindedir konuşmaları.
- Eylem odaklı kişiler; Ne yaptığınızla ilgilidirler. “ Bugünlerde ne yapıyorsun? Bunu nasıl yaptın? Önce hangisini yapacaksın?” Hep eyleme yönelik konuşmayı tercih ederler.
- Nesnelere odaklı kişiler; “Arabanı kaça aldın? Elbisen çok şık, Oyuncaklarını beğendim, Möblelerin çok eski “ Fiziksel objelere odaklıdırlar.
- Bilgiye odaklı kişiler; Kavramsaldırlar. “Yeni bir metod öğrendim, onu sizlere de bir bir öğreteceğim” gibi konuşurlar.
- Zamana odaklı kişiler; “ Şimdi dinlenme zamanı, şimdi yemeğe gitme vakti, uyumak için vakit erken” gibi zamanı öne çıkararak konuşurlar.
- Duygu odaklı kişiler; İnsan odaklı değildir aslında, Duygusal diziler izlerler, dizideki insanları kendileriyle değiştirebilirler. Roman karakterleriyle yer değiştirirler. Oradaki duygu önemlidir. Bazen Kinestetik (Dokunsal) da olabilirler.
Herkesin bilgiyi işleme programları farklıdır. Bunu okuduğunuz an, muhtemelen “bilgi” yi bilmek istiyorsunuz. Sonra “Bu bilgiyle ne yapabilirim?” sorusuyla “eylem” e geliyorsunuz. “ Acaba ben bunu kiminle paylaşırım?” dediğinizde “insan” devreye giriyor. Yani her an bu meta programlarımızı (tuple: tüpülleri) deneyimliyoruz. Bunlar belirli bir zaman sürecine yayılmış durumdadırlar. Bu bilgiyi ne kadar öğrenmek isteseniz de, şu an dikkatiniz başka yönlere de kayabiliyor. Belki açsınız, belki yazılar küçük geliyor, belki tuvalet ihtiyacındasınız, belki ışık yetersiz. Sonuçta zihnimiz her mili saniyede bilgi kaydıyla meşgul. “Zihnin Öğrenme Sistematiği” çözümlendikçe, daha az zamanda daha fazla veriyi kaydederek, öğrenerek ve kullanarak; hızımızı, verimliliğimizi, kazancımızı arttırabiliriz.Bir ülkenin en büyük kaynağı insanıdır. İnsanın Toplam Kalitesini arttırmaya yönelik yatırımların başında eğitim-öğretim gelir.
Dilerim Eğitim sistemimiz; herkesin “Bilgiyi maksimum seviyede işleme programı”na hitap edecek tarzda yeniden gözden geçirilir…
Meryem BAL
meryem.bal@gmail.com
BEYİN GÜCÜ – Mayıs 2009
Bir Cevap Yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.